Eşber Kaya, Umut Yazıları

Çocuklar süt içemezken süt inekleri kesime gidiyor! – Eşber Kaya

Devlet, AKP iktidarı eli ile çiftçilerin emeğini yok sayıp onları sefalete sürüklemeye devam ediyor. En son olarak toplanan Ulusal Süt Konseyinde süt fiyatı litrede 2,30 lira olarak sabit kaldı. Bu duruma gerekçe olarak da artacak süt fiyatının enflasyon üzerinde baskı yaratabileceği öne sürüldü. Asgari ücretle geçinen ailelerin çocukları mevcut fiyatlarla bile süt içemezken, süt fiyatı artmadığı takdirde üreticiler zarar etmeye ve süt sığırlarını kesime sevk etmeye devam edecekler. Alın size dilemma…


Pandemi dönemi ile birlikte ortaya çıkan Kısa Çalışma Ödeneği ile aldığı asgari ücretin bile altında ve güvencesiz olarak çalışmak zorunda bırakılan emekçilerin çocuğuna süt götüremediği bu süreçte belki de süte zam gelsin demek düşene bir tekme daha vurmaktan farksız olacak. Peki bu durumda üzerinde durulması gereken esas husus ne olmalı?


AKP iktidarının hükümet ettiği 18 yıl boyunca tarımsal üretimde ve tarımsal desteklemelerde belirli bir planlamayı muhatapları olan üreticiler ile birlikte yapmayıp tarımı bir sektör olarak uluslararası tekellere teslim etmesi bugünlerin habercisi idi adeta. AKP iktidarı; zirai üretimin her alanında sübvansiyonu ve planlamayı beceremediği gibi esiri olduğu neoliberal politikaların doğal bir sonucu olarak da hayvancılık ve hayvansal gıda üretimi konusunda da çiftçinin yanında değil, patronların hizmetinde yer aldı.


Asgari ücretlinin çocuğuna süt ve süt ürünlerini ulaştırması, en başta uluslararası çocuk hakları ve çocuğun yeterli ve dengeli beslenebilmesi için elzem. Çocuklarda sinir sisteminin gelişiminin 6 yaşına kadar devam ettiği bilgisini göz önünde bulundurursak, hayvansal proteinlerin sağlıklı nesillerin yetişebilmesindeki önemini bir nebze vurgulayabilmiş oluruz. Ancak AKP iktidarı tarımsal uygulamalarda konjonkturel ve özel şirketlerin beklentilerine yanıt olmaya o denli kanalize olmuş bir durumda ki çocukların sağlıklı gelişimi ve gıda güvencesinin sağlanması asla gündemlerinde değil.

Emekçi milyonların çocuklarını yetersiz beslenmek zorunda bırakan AKP iktidarı, bunu yaparken de ülkedeki süt üreticilerinin sefalete sürüklenmesine de adeta zemin hazırlıyor. Planlı tarımsal üretimin yapılması ve üretimin sağlıklı bir şekilde devamını sağlamaktan bilinçli olarak uzak duran AKP iktidarı, 2020 yılı için tarımsal desteklemeleri bile ancak geçtiğimiz hafta içerisinde açıkladı.


Mevcut durumda süt üreticisi, süt üretimine devam etmekte zorluk çekiyor. Çoğu küçük işletme iflas ederken, üreticiler asgari ücretliler kervanına katıldı. Üretici üretimden vaz geçerken süt inekleri kesime sevk edilerek süt üretiminin yeterli seviyede devamı da risk altına atılıyor. Bu süreç ülkemizde belirli aralıklarla bu zamana kadar yaşandı. Her seferinde de üreticiler süt sığırlarını kesime gönderirken, bir süre sonra damızlık ithalatı yoluna başvuruldu. Planlı üretimi önemsemeyen AKP iktidarının tarım bakanları, yerli üreticiyi belirli bir planlama dahilinde desteklemek yerine ithalat yöntemi ile yabancı ülkelerin üreticilerini doğrudan destekleyerek tarımsal üretime ihanetini devam ettirdi.


Süt üreticisini damızlık ineklerini kesime sevk etmek zorunda bırakan irili ufaklı birçok sebep sıralayabiliriz. Bu sıralamanın başına ise üretim maliyetindeki artışı koymamız gerekir. Elbette ki AKP iktidarları çiftçiye sefaleti layık görürken, bunu 80’li yıllardan itibaren uygulanan neoliberal politikaların hamisi olarak yapıyordu.


Benimsenen neoliberal politikaların doğal bir sonucu olarak 24 Ocak kararları ve özelleştirme furyası ile birlikte tüm KİT’lerde olduğu gibi tarımsal üretimi düzenleyen ve piyasayı belirleyici etkisi olan tarımsal KİT’ler de bu furyadan payına düşeni aldı. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi TÜGSAŞ, İGZAŞ gibi kimyasal gübre üreticisi kurumlar, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, TEKEL, SEK, şeker fabrikaları gibi KİT’ler özel sektöre peşkeş çekildi. Bu durum tarımsal üretimin desteklenmesine zarar verdiği gibi; işten çıkarmalara sebep vererek işsizliğin artmasına da neden oldu. Süt piyasasında düzenleyici bir pozisyonu olan ve üreticiyi de süt fiyatları üzerinde belirleyici olarak tutabilen SEK’i özelleştirilmesi ile birlikte kamu süt fiyatlarındaki kontrol ve denetim mekanizmasından saf dışı edilmiş oldu.


Normal şartlarda süt üreticisinin bir kilo süt ile 1,3 kilo yem alabilmesi gerekirken bu oran art arda gelen yem zamlarından sonra 0,97’ye geriledi. Yani üretici bir kilo sütü ile bir kilo yem alamaz halde. AKP iktidarının tarımdaki ihanetinin bedeli çiftçiye ödetilmeye çalışılmaktayken, üretici özellikle kur baskısı ile artan yem girdi maliyetlerinin altında ezilmekte ve hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalıyor. Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, twitter hesabından yaptığı paylaşımda Türkiye’de yem hammadde fiyatlarının artmasına rağmen çiğ süt fiyatlarının sabit kaldığını vurgulamıştı geçtiğimiz hafta. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği’nin açıkladığı verilere göre geçtiğimiz yılın aynı döneminden bu güne kadar süt yemi fiyatları %63 ve besi yemi fiyatlarının %60 artmasına rağmen, üreticiden alınan çiğ süt fiyatlarının değişmeyip 2,30 lirada sabit kaldığını görebiliyoruz.


Süt üretiminin devam edebilmesi için üreticinin kazanabilmesi şart. Ancak emekçi kitlelerin çocuklarına süt içirebilmesi için de süt fiyatlarının kabul edilebilir sınırlar içerisinde olması da bir o kadar elzem. Bunun sağlanıp üretimin devamının garanti edilmesi için üretimin tüm aşamalarında bilimden ve bilimsel gelişmelerde yararlanmak, tarımsal alanların imara açılması yerine meraların ıslah edilerek yem giderlerini azaltmada bir yöntem olarak kullanabilmek gerekli. Üretimin devamındaki en büyük sıkıntı olan yem fiyatlarındaki artışın önüne geçebilmek için ise öncelikle benimsenmesi gereken yöntem ülke sınırları içerisinde tarımsal üretimi destekleyerek, üreticiyi ithalat ve dolayısıyla kur baskısından kurtarmak gerek.


Türkiye’de süt üretiminde yaşanan sorunların çözümlenebilmesi büyük ölçüde üreticilerin örgütlenmelerine bağlıdır. Ancak hayvancılıkta sorunların halen devam etmesi, var olan örgütlerin hayvancılık alanındaki örgütlenme eksikliğini gideremediğini göstermektedir. Örgütlenmenin adı ne olursa olsun girdi temini, hayvan ıslahı, hayvan sağlığı, üretim gibi konular üreticilerin denetiminde olmalıdır. Aksi halde üretici ne kadar çaba gösterirse göstersin fazla kazanç elde edemeyecek, işletmeler gelişemeyecek, aracıların karlılığı devam edecek, tüketiciler de kalitesiz, pahalı ve sağlıklı olmayan gıdaları tüketmeye devam edeceklerdir.

(1)https://www.researchgate.net/publication/286190499_Turkiye%27de_Sut_Sigirciliginda_Orgutlenme

Paylaşın