Eşber Kaya, Umut Yazıları

Alternatif bir süper kahraman olarak çiftçi – Eşber Kaya

Çoğu insanın favori bir süper kahramanı vardır. Bazıları en bilinen özelliği uçmak olan Superman’i beğenir, kimi radyoaktif bir örümceğin ısırdığı Örümcek Adam’ı. Bazıları da salladığı doğruluk kemendi ile düşmanlarını muma çeviren, Superman’in bileğini bükmüş Wonder Women hayranıdır. Örnekleri çoğaltabiliriz mutlaka. Sayısız özelliğe sahip sayısız süper kahraman içerisinde mutlaka sizin de bir favoriniz vardır.
Elbette benim de favori bir süper kahramanım var. En önemli özelliği görünmezlik ve inanılmaz kuvveti olan bu süper kahramanın en büyük dezavantajı ise inanılmaz olarak tanımladığım kuvvetini gerektiği şekilde kullanamaması. Bu süper kahramanın adı ise çiftçi. İktidarın açıkladığı her ekonomik program, her destek paketi karşısında; yöneticiler ve tarımsal politika belirleyicileri tarafından görünmez olan bu kahramanın gücü ise bir türlü sağlam bir organizasyon etrafında örgütleyemediği üretimden gelen kuvveti.
Yeni Ekonomik Program (YEP), geçtiğimiz hafta içerisinde Hazine Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklandı. Açıklanan program içerisindeki ekonomik hedeflerin gerçeklerden uzaklığını değerlendirecek daha pek çok yazı okuyacağız. Ancak YEP çerçevesinde bizi ilgilendiren yine tarımın bir bütün olarak görmezden gelindiği ve çiftçinin emeğinin, ithalata ve tekelleşmiş özel şirketlere peşkeş çekilmeye devam edileceği gerçeğidir.
70’li yılların son döneminde palazlanmaya başlayan ve ülkemizde de 12 Eylül darbesinin kolaylaştırıcılığı ile topluma dayatılan neoliberal ekonomik politikaların en belirgin etkisi; ithalatçı yaklaşımların benimsenmesi ile üretimden kopuş oldu. AKP iktidarı ise 12 Eylül mirası neoliberal politikaların savunuculuğunu yapmaya devam etti. Bu durumdan da en çok kırsalda geçimini tarım ile sağlayan küçük aile tipi çiftçiler ve bir sektör olarak tarım etkilendi. Neoliberal yaklaşımların beklenen sonucu olarak üretimi terk eden iktidarlar sebebi ile de tarım arazileri ve su kaynakları talan edildi. AKP iktidarı boyunca en az Belçika’nın yüz ölçümü kadar tarım alanının yok edildiğini hatırlatmak bile yeterli olacaktır.
AKP’nin iktidarının sürdüğü yıllar boyunca, tarımı yönetme iddiasında olanlar neoliberal politikaların bekçiliğini yapmaya devam ettiler. Bunu yaparken de çiftçinin ve tarımın temel sorunlarını tespit edip çözüm sürecini işletmeyi başlatmak yerine, patronların ve sermaye sahiplerinin amaçlarına hizmet etmeyi tercih ettiler. Benimsenen yaklaşımlardan kaynaklı olarak tarımsal üretimin sürdürülebilir boyutu ile devamı göz ardı edildiği gibi halkın sağlıklı gıdaya ulaşım hakkı da unutuldu. Bu süreçte yöneticilerin temel önceliği gıda tekellerinin beklentileri oldu.
İktidarın tarıma dönük tavrı ile bağlantılı ve çeşitli örneklerle çoğaltılabilecek, ancak kısa tuttuğumuz mevcut yaklaşımının değişmeyeceği ise Hazine Bakanı Berat Albayrak’ ın açıklamalarıyla anlaşıldı. Her biri diğerinden daha kötü olmak üzere, açıklanan üçüncü YEP’de de eskiden söylenenin tekrarından başka bir şey yok. İmalat, tarımsal üretim ve buna bağlı olarak ihracatı hedeflemek yerine önceliği ithalata veren bir ekonomik programdan da farklı bir yaklaşım beklemek olmazdı.
Halkın gerçeklerinden tamamen uzak olan sarayın bakanı Berat Albayrak’ ın açıkladığı üçüncü YEP içerisinde de çiftçi ve tarımsal üretimle ilgili hiçbir yeni planlama ya da söylem yok. İktidar, savunduğu ve uygulayıcısı olduğu neoliberal politikaların yedeğinde üreticiyi yok saymaya devam ediyor. Doğrudan gelir desteği ile üretimi desteklemekten zaten vazgeçmiş olan iktidar, açıkladığı yeni YEP’de eski alışkanlıklarına devam ederek üretimi desteklemekten imtina ediyor. Çiftçinin korunması ve iklim krizinin yol açabileceği afetlerle alakalı olarak hiçbir yaklaşım getirmeyen program; tarımsal üretim için de sadece gelmekte olan daha kötü günlerin habercisi gibi.
Yeni Ekonomi Programı sunumundan sonra gazetecilerin döviz kurlarına ilişkin sorularını yanıtlayan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum” demişti. (1) Bunu söyleyen birinin zaten çiftçinin halini bilmesi mümkün değil. Zira tarımsal üretimin çeşitli basamaklarında kullanılan tohum, gübre, üre, mazot, elektrik, tarımsal ekipmanların çoğu ve bunların yedek parçalarının temini ithalatla gerçekleşiyor. Kur yükseldikçe tarımsal üretimde girdi maliyetleri artarken, çiftçinin ise geleceğe dair umudu azalıyor.
Tarımsal ürünlerin ithalatı yıllık oran anlamında 2003 yılında dolar bazında 2.383 milyon dolar iken 2019 yılında bu değer 9.387 milyon dolara; aynı dönemde TL bazında 3.557 milyon liradan, 52.985 milyon liraya yükseldi. 2003 yılından bugüne ithalata 312.5 milyar TL ödenirken, çiftçilere sadece 156 milyar TL destek ödemesi yapıldı. Yani AKP iktidarı kendi üreticisini desteklemek yerine ithalat ile kendi üreticisini cezalandırmayı tercih etti.
Tarım sektöründe, tarladan başlayarak üretim aletlerine, çiftçiden başlayarak tüketiciye kadar her aşamadaki gereksinim ve sorunları bilmekten daha doğrusu öğrenmekten uzak kalan AKP iktidarının mevcut sorunları çözebilmesi mümkün değildir. Üretimde gıda tekellerinin uydusu olan, tarım arazilerini ranta peşkeş çeken, ithalatçı politikaları destekleyen her türlü ekonomik ve siyasi yaklaşım ve bunlar ekseninde hayata geçirilmesi muhtemel politikalar, yangına benzin dökmektir.
Sözün kısası eskiden farklı bir şey söylemeyen Yeni Ekonomi Programının uygulayıcısı olan Berat Albayrak; döviz kuruna bakmıyorum derken aslında çiftçiyi ve üretimi görmüyorum diyor. Bu noktada yılgınlık ve vaz geçmek süper kahramanımıza elbette yakışmaz. Artık neredeyse distopik bir kurgu halini almış günümüz şartlarında hikayenin kahramanı mutlaka gerekeni yapacaktır. Bu noktada yıllardan beri iktidarı işgal etmiş olanlar tarafından görülmeyen çiftçi, gücünü kooperatifler yolu ile örgütlemek zorundadır.
Var olan düzeni çiftçinin kaderi olmaktan çıkarmanın temel yolu çiftçinin kendi öz örgütlülüğünü yaratıp buna sahip çıkabilmesidir. Ancak bu şekilde üreticilerin dayanışması, piyasa belirleyicisi olması, yerel demokrasiye katkı sağlanması ve her şeyden önemlisi çiftçinin tarımsal yönetim ve planlama mekanizmasında belirleyici olarak yer alması mümkün kılınabilir. Çünkü tarımsal üretimin devamı, tarım bakanına bırakılmayacak kadar önemlidir.

https://www.birgun.net/haber/albayrak-kur-benim-icin-hic-onemli-degil-hic-oraya-bakmiyorum-317334

Paylaşın