Umut Keçer, Umut Yazıları

Kulübeler değil saraylar yanmalı! – Umut Keçer

Geçtiğimiz günlerde İzmir’in Selçuk ilçesinde bir gecekondu evinde çıkan yangında 5 çocuk yanarak can verdi. Gerçekleşen facia sırasında annenin evde olmadığı hurda toplayıcılığı yaptığı ve topladığı hurdaların parasını almaya gittiği öğrenildi.

Bu yaşanan facia sonrası birçok çevreden farklı değerlendirmeler yapıldı. İktidar cephesinden de AKP sözcüsü Özlem Zengin tarafından anneyi suçlayıcı açıklamalar yapıldı. Yapılan bu değerlendirmelerin ana fikri iktidarın rolünü küçültüp ölen çocukların sorumluluğunu anneye atmaktı.

Ancak mızrak çuvala sığmıyor. İktidar ve yandaşları saraylarda zevki sefa içinde yaşarken yoksul emekçi çocukları ömrünün baharında ölümle tanışıyor. Burada  öncelikle kapitalist sömürü düzeninin insan hayatını ne kadar değersiz ele aldığını görüyoruz. Kulübeden bozma bir evde soğuktan korunmak için elektrik sobasıyla ısınan çocukların ölümü başta onlara sağlıklı bir yaşam alanı sunmayan bu bozuk düzenin sorumluluğundadır.

İnsanların ücretsiz sağlık, ücretsiz eğitim ve sağlıklı barınma hakları elde etme mücadelesi sosyalizm mücadelesi veren örgütlenmelerin her zaman savunduğu temel savunu olmuştur. Kapitalist sömürü düzeni insanları balık istifi kentlere tıkıyor sağlıksız mekanlarda çalışmaya zorluyor. Gerçekleşen ölümler sonrasında da bireysel bir olaymış gibi açıklama yapıyor.

Öncelikle sorun tamamen toplumsal bir sorun. Yoksul emekçi insanlar sağlıksız mekanlarda zor şartlarda yaşama mücadelesi veriyor bir avuç iktidar yandaşı zevki sefa içinde yaşarken bunlar yaşanmakta. Hiçbir anne ya da baba bile isteye çocuğunun ölmesine göz yumamaz.  Ama kapitalist sömürü düzeninin baskıcı emekçileri zor şartlarda yaşamaya, ucuz olduğu için sağlıksız mekanları kiralamaya ve bir dizi güvensiz ortamı tercih etmeye zorluyor.

Askeri ücretin 17.000 TL olduğu günümüzde birçok kentte insanların aldığı askeri ücret ev kirasını ödemeye yetmiyor. Şehirleri bu şekilde yüksek rant gelirleri üzerine inşa eden sömürü düzeni bu yüksek kiraları ödeyemeyip sağlıksız barınma alanlarında yaşamak zorunda olan insanların başına gelen her türlü olumsuz durumunda baş müsebbibidir.

Bugün AKP iktidarı ve yandaşları zevki sefa içinde yaşıyorlar. Bir elleri yağda bir elleri balda. Yaşadıkları sırça köşklerden işçilere, emekçilere ve yoksul insanlara o kadar tepeden ve düşmanca bakıyorlar ki onların sorunlarına anlamaktan bile uzaklar.

Faşist Erdoğan bin odalı sarayda yaşarken 5 küçük çocuğa yaşayacak bir sağlıklı oda veremeyen bu sömürü düzeninin miladı dolmuştur. Onun için yoksul emekçi halkların barınma hakkı mücadelesi doğrudan sömürü düzenini hedef alan bir mücadele olmak zorundadır.

Yoksul kulübeler yanıyorsa ve emekçi çocukları ölüyorsa onların geleceğini çalan bu sömürü düzeninin patronlarının saraylarında, villalarında ve sırça köşklerinde hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmesi kabul edilemez.

Faşist sömürü düzeninin simgesi olmuş bu saraylar ve zenginlikler yoksul proletaryanın emeğinin çalınması üzerinden inşa edilmiştir. Sömürü düzeninin acımasız çarkları dönerken zenginler daha da zenginleşmekte yoksullar daha da yoksullaşmaktadır. Bu sebepten ki yoksulluğun nedeni olan kapitalist sömürü bataklığı kurutulmadan emekçi çocuklarının katledilmesi engellenemeyecektir.

Türkiye’de yoksulluğun arttığı ve hayat pahalılığının olabildiğince yükseldiği bir dönem içerisindeyiz. İşçi sınıfı ve emekçiler için hayatın zorlukları her geçen gün daha da artıyor. Sokaklarda insanların öfkesi yüzlerinden okunuyor mutsuz bir ülke de yaşıyor emekçi halkımız.

Bizler bu sömürü düzeninin sonunu getirmek için her zamankinden fazla çalışmalı ve emek harcamalıyız.

İnsanın insan tarafından sömürüldüğü bu vahşi kapitalizmin artık insanlık için bir yük olduğunu daha geniş emekçi kitlelerine anlatmalıyız. Aynı zamanda emekçi çocuklarının çaresizlikten yanarak öldüğü bir dünyayı sömürü kapitalistler için güvenli bir alan olmaktan çıkarmalıyız.

Yıllar önce büyük usta Engels’in dediği gibi ‘kulübelerle barış saraylarla savaş!’ Yoksul emekçi çocukları ölüme sürükleyenlerin yaptıkları yanlarına kar kalmamalı. Saraylarda zevki sefa içinde yaşayan kan emici kapitalistlere öfkemiz her geçen gün daha da büyüyor. Öfkemizi bilince çevirip örgütlemek devrimci olmanın sosyalist olmanın tarihsel sorumluluğudur.

Yaşları 5 yaşından küçük 5 çocuğun ölümü bu düzeninin baştan aşağı sorgulanmasını ve al aşağı edilmesi gerektiğini her geçen gün bizlerin yüzüne haykırıyor. Bu yozlaşmış sömürü düzenine karşı örgütlenmek ve hesap sormak her zamankinden büyük bir sorumluluktur bizler için.

Özgürlük ve eşitlik mücadelesinin ihtiyacının ne kadar yakıcı olduğunu yaşam bir kez daha bizlere gösteriyor. Kan emici patronlardan ve onların sömürü düzeninden hesap sormak için daha fazla örgütlenmeli ve güçlenmek zorundayız.

Devrimci siyaset ve onun üzerine bastığı politik zemin güçlendikçe kulübelerde çocukların katili olan sömürü düzeninin patronları saraylarında rahat rahat hayatını sürdüremeyecektir.

Sosyalizm ve özgürlük mücadelesinin insanlık için hiçbir dönemde olmadığı kadar yakıcı olduğu bir dönem içerisindeyiz. Gün sosyalizm idealleri etrafında örgütlenip sömürü düzeninden hesap sorma günüdür. Çocukların katledildiği dünya da sarayları ateşe verme günüdür. Yoksul mahallerine özgürlük zengin saraylarına savaş günü uzak değildir.

Paylaşın