Cenk Ağcabay, Umut Yazıları

Trump’ın seçim başarısı ve Avrupa – Cenk Ağcabay

Trump’ın seçim galibiyeti tüm dünyada ciddi bir etki yarattı. Neredeyse her odak Trump’ın seçim galibiyeti ve olası gelişmeler üzerine konuşuyor. Kuşku yok ki, Trump’ın seçim galibiyeti önemli ama ona seçimi kazandıran temel faktörler ve ABD seçim sonuçlarının başka bir yönüne de dikkatle bakmak gerekiyor. ABD seçim sonuçlarına göre, 239 milyon kayıtlı seçmenin yaklaşık 90 milyonu oy kullanmamış. Trump 75’182’898, Harris 71’945’201 civarında oy almış. Oy kullanmayan kitle oldukça yüksek ve çok muhtemel ki, bunlar ABD kurulu düzeninin seçim maskaralığından kendileri için herhangi bir umut beklemeyenler. Oy verme hakkına sahip olan kitlenin yüzde otuzu seçim sandıklarına gitmemişti. ABD’de geniş bir kitlenin adına demokrasi denen bu maskaralığa kayıtsız kalması şaşırtıcı değil. ABD’de önceki seçimlerde de benzer bir sonuç vardı. 2020 seçimlerinde son 120 yıldaki tüm başkanlık seçimlerinden daha fazla sayıda Amerikalı oy kullanmıştı ve oy kullanma oranı yüzde 67 idi. 80 milyon Amerikalı sandıklara gitmemişti. İstikrarlı bir biçimde sandığa gitmeyi reddeden bu geniş kitle, Amerika’nın burjuva siyaset alanından herhangi bir umudu olmadığını dile getirmiş oluyor.

Trump’ın seçim başarısı ABD’nin müttefiklerinde paniğe neden oldu. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin yönetici seçkinlerinde ciddi bir huzursuzluk var. Trump’ın seçim kampanyasında sürekli dile getirdiği bir öge, AB ülkelerine karşı uygulanacak yeni gümrük politikalarıydı. ABD’nin AB ülkelerine karşı gümrük duvarlarını yükseltmesinin, özellikle otomobil, ilaç ve makine endüstrilerinde ciddi sıkıntılar yaratması bekleniyor. Trump’ın NATO ve AB güvenliği konularında atması beklenen adımlar da yeni ciddi sorunlar yaratmaya aday. AB yetkilileri Trump’ın seçim kampanyasında bu konuda dile getirdiği adımları atmasının, AB ülkelerinde yeni güvenlik harcamalarına yol açacağı kanısında. Bu harcamalar zaten sıkıntı içinde olan AB ülkelerinde daha derin huzursuzluklara yol açabilir. Trump’ın Çin’e karşı daha sert bir politikaya yönelmesi bekleniyor ve bu durum Avrupa’yı taraf seçmeye zorlayacak. Trump’ın seçim kampanyasında dile getirdiği görüşleri hayata geçirmesi durumunda oluşacak ortam hakkında konuşan Hollanda bankası ING’nin baş ekonomisti Carsten Brzeski, “Avrupa’nın en kötü ekonomik kabusu gerçek oldu” diyor. Brzeski, gelişmelerin Avro Bölgesi’ni önümüzdeki yıl “tam anlamıyla bir resesyona” itebileceği uyarısında bulunuyor.

Trump’ın seçimi kazandığı gün Almanya’da siyasi bunalım yeni bir düzey kazandı ve koalisyon hükümeti fiilen dağıldı. Almanya ekonomiden sonra siyasette de yeni bir istikrarsızlık dönemine girdi. Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi Volkswagen’in geçtiğimiz aylarda Almanya’daki fabrikalarından bir bölümünü kapatacağını açıklaması ekonomik istikrarsızlığın boyutlarını gözler önüne sermişti. Çin’de üretilen elektrikli araçların yarattığı rekabet baskısı ve Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’dan ihraç edilen ucuz enerji ürünlerini terk etme Almanya ekonomisinde çok ciddi sonuçlar yarattı. Alman otomotiv şirketleri 2023 yılında ABD’ye 3.1 milyon otomobil sattı. Bu satışlar Almanya otomobil ihracatının yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturuyor. Trump’ın seçim kampanyası boyunca sürekli dile getirdiği ögelerden birisi, AB’nin ABD’ye otomobil satışlarıydı. Trump’ın bu konuda yapacağı hamleler zaten sıkışmış olan Almanya sanayisine yeni darbeler vurabilir.

ABD’de Avrupa’dan ithal edilen ürünlere uygulanan ortalama gümrük vergisi yüzde 3 ila 4 civarında. Trump bunu yüzde 10 ile 20’ye çıkaracağını söylüyor. Bu çapta bir yükseliş yaşanır mı bilinmez çünkü çok ciddi sonuçlar yaratacak oranlar bunlar ancak Trump’la birlikte belirli bir yükseliş yaşanacağı aşikar. Gıda, şarap, peynir, inci, kimyasallar, nükleer reaktörler, cam eşyalar, ayakkabı ürünlerinin gümrük vergilerinin yükseleceği alanlar olacağı düşünülüyor. Trump’ın Çin ürünlerine karşı gümrük duvarlarını yükseltecek olması, AB ülkelerinin ihracat piyasalarında Çin’le rakip olarak daha fazla karşı karşıya gelmesi sonucunu da yaratacak. Avrupa’da binlerce şirketi temsil eden lobi grubu Business Europa’nın yöneticisi Luisa Santos Trump’ın gümrük politikasının maliyetleri arttıracağını ve yatırımları azaltacağını belirtiyor. Tüm bunların yanı sıra AB için asıl kıyamet NATO ve Avrupa güvenliği konusunda kopacak gibi görünüyor. Trump’ın ilk başkanlık döneminde olduğu gibi, Avrupalı müttefiklerine pamuk eller cebe, ne kadar ödeme o kadar güvenlik deme olasılığı çok yüksek. Ukrayna savaşı Avrupalı müttefiklerine karşı Trump’ın elini önceki döneme göre daha da güçlendiriyor. Böyle olduğu için, İtalya Başbakanı Meloni AB liderlerinin toplantısında, “ABD’nin sizin için ne yapabileceğini sormayın, Avrupa’nın kendisi için ne yapması gerektiğini sorun.” dedi. Meloni’ye göre, AB bir denge bulmak zorunda. Meloni bunları söylüyor ancak Ukrayna vesilesiyle ABD emperyalizminin savaş politikasına bu düzeyde angaje olan AB’nin “nasıl bir denge” bulacağı gerçek bir muamma.

Amerikan müttefikleri gerçekten panik içinde, Güney Kore yetkilileri, Trump’ın önceki dönemde Kuzey Kore devlet başkanı Kim ile gerçekleştirdiği görüşmeleri anımsayıp korkuya kapılıyormuş. Paniğe kapılanlardan biri de Ukrayna yönetimi. Trump seçim kampanyası boyunca, Ukrayna savaşının hiç başlamaması gerektiğini, kendisi iktidarda olsa savaşın yaşanmayacağını, seçimi kazandığında savaşı 24 saat içinde bitireceğini söylemişti. Bu sözlerden en fazla rahatsız olanlardan biri Ukrayna yönetimiydi. Ukrayna yönetimi seçim sonuçlarına dair öngörüleri nedeniyle erken davranmış. Zelenskiy Eylül ayındaki ABD ziyaretinde Başkan Biden’ın yanı sıra Trump’la da görüşmüştü. Zelenskiy meşhur “zafer planı”nı ABD’de Trump’a da sunmuş. Uluslararası Finans-kapitalin sözcülerinden Financial Times’a göre, Ukrayna yetkilileri “zafer planı”nı hazırlarken Trump’ın seçimi kazanma olasılığını dikkate almış. Trump’ın önceliklerini dikkate alan Ukrayna yetkilileri, “potansiyel iş anlaşmaları, hammaddelere erişim ve asker konuşlandırmaları” gibi konuları öne çıkararak Trump’ı etkilemeye çalışmış.

Ukrayna iş dünyası bu plan üzerine Ukrayna devlet yetkilileriyle birlikte çalışmış. Trump’a ülkede kimin iş yapabileceğini seçmesine olanak tanıyacak “yatırım tarama” yetkileri sunma konusunda bir öneri geliştirmişler. Bu öneriyi geliştiren gruptan bir kişi ulaştıkları sonucu şöyle ifade ediyor: “Çin hariç herkes.” Bu sonucun Trump’ı çok mutlu edeceğini düşünmüşler. Bu öneri esas olarak Ukrayna’daki iş anlaşmalarına Vaşington’da karar verilmesi anlamına geliyor. Hammaddelere erişim denilense, Ukrayna’daki doğal kaynakların ABD ve AB’ye peşkeş çekilmesidir. Asker konuşlandırma konusuysa doğrudan Trump için üretilmiştir. Trump’ın ABD’nin ülke dışındaki yoğun askeri varlığından rahatsız olduğu ve şikayet ettiği uzun zamandır biliniyor. Ukrayna yönetimi bu bilgiden hareketle, Ukrayna savaşı sonrasında Avrupa’daki 100.000 kişilik ABD askeri varlığının yerini Ukrayna askerlerinin alabileceğini söylemişti. Ukrayna yönetiminin kendisini Avrupa’nın güvenliğinin garantörü olarak sunma numarasındaki bu yeni hamle artık bir komediye dönüşmüş durumda ancak bu komedi her gün gerçek insanların ölümüne neden olduğu için önemli.

ABD’de Biden yönetimi Ukrayna’daki savaşın asli tarafıydı. Rusya’yla savaşı Ukrayna askerleri üzerinden devreye soktu. Savaşta üstünlük elde edemediği gibi, yaşanılan istikrarsızlık ağır bir seçim yenilgisi almasına neden oldu. ABD’nin kuyruğuna takılarak Ukrayna savaşında taraf olan Almanya ve Fransa’da politik iktidarlar ağır seçim yenilgileri aldılar ve zamanları sayılı. Almanya ve Fransa’da politik düzlem Ukrayna savaşının başlamasından öncekinden çok farklı ve bu değişimin temel belirleyeni savaşın yarattığı özgül koşullar. ABD eliyle bu koşulların içine çekilen AB ülkeleri şimdi Trump’ın “öngörülemez” politikalarıyla karşı karşıya.

Trump’la birlikte AB’nin başı ciddi derttedir. Ekonomiden güvenliğe daha çok “ödemesi” istenecektir. Yapılacak ödemeler Avrupa halklarının ekmeğinde küçülmeye neden olacaktır. Ukrayna savaşıyla birlikte enerji ve temel gıda ürünleri fiyatlarındaki yükseliş Avrupa’da yaşanan politik gelişmeler üzerinde ciddi etkiler yarattı. Trump’ın Avrupa’ya dayatacağı politikalar bu sürece ivme kazandıracaktır. Avrupa’da sosyal ve ekonomik sarsıntılar daha da artacaktır. Avrupa’da emekçi halk sınıflarının kendi çıkarları ve öncelikleri için harekete geçmekten başka bir seçenekleri yoktur.

Paylaşın