AKP iktidarı Rojava Devrimi’ni ilk gününden itibaren kendisi için bir tehdit olarak görmüştür. Türlü oyunlarla Rojava Devrimi’ni zayıflatmak için bütün imkanlarını seferber etmiştir. Faşist iktidar, 2015 sonrasında gelişen savaş sürecinde Afrin, Gire Spi ve Serakaniye’yi işgal ederek Rojava Devrimi’ni boğmak için yoğun bir çaba içerisine girmiştir. Aynı zamanda Medya Savunma Alanları’nda Haftanin, Avaşin, Hakurke, Metina, Zap ve Gare’ye uzanan bir hatta işgal saldırılarını derinleştirmektedir.
Bugünde faşist iktidarın genel politikası Rojava Devrimi toprakları başta olmak üzere Medya Savunma Alanları’na uzanan bir hatta işgali derinleştirmektir. Buralarda var olan Kürt nüfusunu sürmek ve aynı zamanda Kürtlerin zenginliklerini yağmalamak faşist iktidar ve onun desteklediği çetelerin ortak politikasıdır.
Rojava Devrimi’nin ortaya çıktığı ilk günden itibaren Türk devleti olarak tehdit olarak algılanmasının temel nedeni bölgede Kürt halkına karşı oluşmuş statükonun sarsılma korkusudur. Faşist rejim ne olursa olsun Lozan anlaşmasıyla genel hatları çizilmiş olan Kürtlerin sömürgeleştirildiği ve dört farklı ülke hakimiyeti altında yaşadığı statükonun bozulmasını istememektedir.
Kuzey Kürdistan topraklarında yaşayan Kürtler, Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesi için en fazla en büyük bedelleri ödemişlerdir. Faşist iktidar açısından Kürdistan’ın diğer parçalarında ortaya çıkan özgürlük mücadelesi Kuzey Kürtleri üzerinde yaratacağı etki nedeniyle büyük bir tedirginlik yaşamaktadır.
Kürtlerin elde ettiği bütün kazanımların tasfiye edilmesi ve onların yok edilmesi AKP-MHP faşist iktidarının dış politikasına yön vermektedir. Düne kadar Suriye rejimini tanımayan Erdoğan iktidarı onunla ilişkileri normalleştirme çabası içerisine girmiş bulunuyor. Aynı şekilde İran ile de ilişkileri düzelterek İran destekli milislerle de gerginliği azaltmaya yönelmektedir. Yine Rusya ile kurulan ilişki üzerinden olası bir saldırı durumunda Suriye hava sahasını açık tutmak için büyük bir diplomatik çaba içerisine girmektedir.
ABD ile kurulan müttefiklik ilişki üzerinden Rojava Devrimi’nin daha fazla tecrit edilip yalnızlaştırılması faşist iktidarın yine önemli hedefleri arasındadır.
Türk devleti İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımın aynısını Rojava Devrimi topraklarında uygulamaktadır. Rojava halkının temel ihtiyacı olan elektrik, Tüp, mazot, su, un ve birçok gıda tesisini bombalamaktadır. Bu şekilde Rojava Devrimi’ni içerden zayıflatmak ve özerk yönetim topraklarında huzursuzluk yaratmak istemektedir.
AKP-MHP ittifakının bütün dış politikasını esasen Kürtlerin bölgede elde ettiği bütün kazanımların tasfiye edilmesi üzerine kurmuştur. Kürt halkının elde edeceği her hangi bir kazanım ve statünün onun kurmaya çalıştığı faşist iktidar da büyük bir sarsıntı yaratacağını düşünmektedir.
Bu sebepten Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin siyasi partilerini kapatmakta ve onların siyasi temsilcilerini hapishanelere atmaktadır. Aynı zamanda Belediyelerini gasp etmekte ve milletvekillerini tutuklamaktadır. Kürtçe konuşmak yasaklanmakta özgürlüğünü savunan Kürt halkının temsilcileri zindanlara atılmaktadır.
AKP-MHP iktidarı en temel kırmızı çizgisi Kürt halkının, işçilerin, emekçilerin ve kadınların hakları için örgütlenip mücadele etmesidir. Bu durumu engellemek için faşist iktidar her türlü ittifakı yapmakta ve her türlü tavizi vermektedir.
Faşist iktidar 2015 yılından itibaren yürüttüğü Kürdistan’daki savaş politikasında Cumhuriyet tarihinin en büyük savaşını yürüttü. Devlet bütün olanaklarını kullanarak gerillaya ve Rojava topraklarına dönük savaşı tırmandırdı. Gelinen aşamada bu savaşta maddi olarak büyük bir açmaz içerisine girmiş bulunuyor.
Devletin her türlü olanağını kullanmasına rağmen Kürdistan toprakları içerisinde yürütülen işgal saldırıları faşist iktidarın hedeflediği şekilde sonuçlanmadı. Her yıl ‘bu yıl PKK’yi ve gerillayı bitireceğiz’ diyen iktidar bu hedefine ulaşamadı. Bu yönüyle gerillanın direnişi karşısında işgalci faşist rejim nihai hedefine ulaşamadı.
Bugünde faşist rejim bütün ittifak ilişkilerini bu hedefe ulaşmak için seferber etmektedir. Kürt halkının özgürlük mücadelesini boğmak için Kürt halkıyla kader birliği yapmış Birleşik Devrim güçlerini de hedef almaktadır.
Kürdistan özgürlük mücadelesinin Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerin özgürlük mücadelesiyle buluşmasını istememektedir. Son olarak Esenyurt Belediye başkanın tutuklanması ve sonrasında belediyenin gasp edilmesi faşist rejimin sonrasında gerçekleştireceği uygulamaların sinyalini vermiştir. Ardında Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine iktidar tarafından el koyulmuştur.
Bu saldırılar faşist iktidarın durmayacağını her gün yeni saldırılara imza atacağını göstermektedir. Burada yapılan hazırlık Rojava ve Medya Savunma Alanları’na dönük işgali derinleştirirken ülke içerisinde dikensiz gül bahçesi yaratmaktır.
Faşist iktidar Rojava ve Medya Savunma Alanları’na dönük işgali derinleştirme planının başarısızlığı ve burada yaşanacak bir askeri yenilgi onun çözülüşünü hızlandıracaktır. Bu temelde güncel devrimci görev faşist iktidarın yürütmeye çalıştığı bu işgal planında başarısız olmasıdır.
Bu görevi hayata geçirme konusunda Birleşik Devrim güçlerine büyük tarihsel sorumluluk düşmektedir. Faşist iktidarın askeri yenilgisi ve aynı zamanda ezilen sınıflara gerçekleri anlatmak görevi asla ertelenmemeli ve aksatılmamalıdır.
Faşist iktidarının yenilgisi hem Kürt özgürlük gerillasının ve devrimci güçlerinin ortak hedefe yönelmesiyle gerçekleşebilir. Bu yönüyle Kürdistan’da devam eden savaşın Türkiye metropollerinde ki sınıf mücadelesiyle Birleşik Devrim perspektifiyle buluşması kritik bir öneme sahiptir.
İşgalci faşizmin yenilgisi Birleşik Devrim mücadelesi açısından tarihsel bir fırsat yaratacaktır.