Ekim Devrim’inin üzerinden geçen bir asra rağmen 107.yılında Leninizm ve Ekim Devrim’i devrimciler için “devrim” yapmanın, örgütlemenin, zafer kazanabilmenin pusulası olmaya devam ediyor. 1917 Rusya ve dünya politik koşullarının tarihsel özgünlüğünde Marksizm’in uygulanması teorisinin “Kapital’e karşı devrim” olarak pratik sonucunu yaratan Ekim Devrim’i, devrimsel süreçlerin inişli-çıkışlı, sıçramalı bir ilerleme olduğunun kanıtı oldu.
Marksizm’i eylem kılavuzu edinen Lenin önderliğindeki Bolşevik parti, kendi toplumsal koşullarının, politik analizinin sonuçları ile Ekim Devrim’ini örgütledi. Lenin önderliğinde hareket eden Bolşevik Parti’nin bu başarısı Marksizm’i içselleştirmiş, teorik olarak kavramış bir politik mücadelenin yanı sıra iktidarı alabilecek işçi örgütlenmelerinin de pratik yaratıcısı oldu. Ekim Devrim’in örgütlenmesinde yaratılan bu yönüyle sadece devrimin stratejik hedeflere ulaşmasının başarısı değil, stratejik hedefe ulaşılmasını sağlayan taktiklerinde uygulamadaki başarısıdır.
Ekim Devrimi, 1.Dünya emperyalist paylaşım savaşı koşullarında gelişen bir devrim olması niteliğiyle hem bu savaşa nokta koyacak hem de kendi iktidarını yıkacak askeri-silahlı örgütlenmenin de tarihidir.
Ekim devriminin askeri yönü bu anlamıyla ne Dünya devrimci hareketi içerisinde ne de Türkiye devrimci hareketi içerisinde pek anılmamaktadır. Ekim devrimi stratejisine yapılan güzellemeler, Ekim devrimin taktiksel başarılarında kendini bulamamaktadır.
Ekim devriminin geliştiği koşullarda Lenin’in ve Bolşeviklerin sınıf savaşımının her türlü mücadele yöntemini kullandıkları bir gerçektir. Gerici sendikalardan, parlamentoya kadar bir dizi yasal örgüt mücadele ve araçlarının yanı sıra esas devrimi gerçekleştirecek zemini yaratan silahlı mücadelenin de illegal, gizli yapılanmış örgütlülüğü vardır. 1.EDPS ile şekillenen tartışmalara ve Ekim devriminin askeri örgütlenmesinin zemininin kazandırıldığı bu tarihsel sürece bakacak olursak;
2.Enternasyonel’de ve destekçileri tarafından “kendi emperyalist ülkelerini destekleme, barıştan yana tavır alma, savaş karşıtlığı ve Bolşeviklerin silahsızlanması” noktasında yürütülen tartışmalara Lenin, Ekim Devrimin askeri programını geliştirerek yanıtlar üretmiştir.
Lenin, emperyalizme karşı savaşımı 3 aşamada tariflemiştir. Sosyalistlerin savaşa yaklaşımlarındaki savaş karşıtlığı tezini “Sosyalistler, sosyalist olmaktan çıkmaksızın, her türlü savaşa karşı olduklarını ileri süremezler.” diyerek; İlk olarak Emperyalist saldırganlık döneminde, burjuva iktidarların ezilen halklar üzerinde kurduğu baskı ve zulüm düzenine karşı savaşmaktan başka bir seçenek olmadığını, ikinci olarak emperyalizme karşı savaşta kendi burjuva iktidarlarına karşı savaşın örgütlenmesini ve üçüncü olarak da bunların bir bileşkesi olan emperyalizme karşı tüm dünyada yürütülecek devrimci bir savaşın geliştirilmesini işaret etmiştir.
Lenin, ezilenlerin ezenler karşısında silahlanma gerekliliği ile ilgili “Silah kullanmasını öğrenmeye, silah sahibi olmaya çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır.” diyerek sınıflı toplumlarda hâkim güç olan ezen sınıfların silahlı varlığına karşı ezilenlere de aynı savaş araçlarını kullanmasını ve sahip olmasını önermektedir. Lenin’in bu önermesi sınıf savaşımlarının tankla-topla, süngüyle yürütülen savaş gerçekliğinden ileri gelmektedir.
1848 ayaklanması, 1971 Paris Komünü ve 1905 Moskova ayaklanması süreçlerinden aldığı dersi sınıf savaşımları tarihi içinde sentezleyen Lenin, devrimci savaşımın devrim için gerekliliğini, “Proletaryaya karşı burjuvazinin silahlanması, çağdaş kapitalist toplumun en önemli, en temel, en zorunlu olgularından biridir. Ve böyle olduğu için de devrimci sosyal-demokratlara “silahsızlanma” yı “istemek” öneriliyor! Bunu önermek demek, sınıf savaşımı görüsünü tamamen reddetmek ve her türlü devrim düşüncesinden vazgeçmek demektir. Oysa bizim sloganımız, burjuvaziyi yenebilmek, mülksüzleştirebilmek ve silahsızlandırabilmek için, proletaryanın silahlanması olmalıdır. Devrimci bir sınıf için olanaklı tek taktik, kapitalist militarizmin tüm nesnel gelişmesinden doğan ve bu gelişmenin zorunlu bir duruma getirdiği taktik, iste budur. Proletarya ancak burjuvaziyi silahsızlandırdıktan sonradır ki, dünya çapındaki tarihsel görevine ihanet etmeksizin, genel olarak bütün silahları hurdaya çıkarabilecektir. Ama bu işi ancak burjuvaziyi silahsızlandırdıktan sonra yapacaktır, hiçbir zaman daha önce değil” sözleri ile ifade etmektedir.
Burjuvaziyi silahlandıracak ve ona bağlı kurumları ele geçirecek kilit taktik olarak sınıf savaşımı gerçekliğini, onun askeri boyutunu, devrim fikrinin gerçekleşebilme ya da gerçekleşememe noktası kadar önemli gören bu bakış açısı Ekim devriminin silahlı yolunu örgütlemiştir.
İşçi Sovyetlerinin, fabrika komitelerinin milis ve müfreze şeklinde geliştirilen silahlı örgütlenmesi sonucu Bolşeviklerin Ekim ayaklanması devrime dönüşmüştür.
Ekim Devriminin şafağında yaşananlara bir kez daha bakacak olursak, 6 Kasım’da Bolşevik gazetesi Roboçi Put (İşçi Yolu) kapatılmaya çalışıldı. Bunun üzerine hazırlıklarını tamamlamış olan Bolşevikler gazeteyi koruma altına aldılar. Karşı devrim püskürtüldü ve Roboçi Put geçici hükümetin devrilmesi çağrısıyla yayınlandı ve silahlı ayaklanma fiili olarak başlamış oldu. Ayaklanmanın merkez karargahı olan Smolni enstitüsünde bulunan Lenin, Marksizm ve Ayaklanma mektubunda yazdığı “ayaklanmayı Marksistçe , yani bir sanat gibi anlamak için, aynı zamanda, bir saniye kaybetmeksizin, ayaklanma müfrezelerinin genelkurmayını örgütlemeli, güçlerimizi taksim etmeli, güvenilir alayları en önemli noktalara göndermeli, Aleksandra tiyatrosunu kuşatmalı, Pierre-Paul kalesini işgal etmeli, genelkurmay heyetini ve hükümeti tutuklamalı, askeri öğrencilere ve “vahşi tümen” karşı, düşmanın kentin hayati merkezlerine girmesine izin vermektense ölmeye hazır müfrezeleri göndermeliyiz ; silahlı işçileri seferber etmeli, onları en son ve amansız mücadeleye çağırmalı, aynı anda telefon ve telgrafı işgal etmeli, bizim ayaklanma genelkurmayımızı telefon merkezine yerleştirmeli, ve onu telefonla bütün fabrikalara, bütün alaylara, bütün silahlı mücadele merkezlerine vb. bağlamalıyız” şekliyle ayaklanmayı tüm stratejik kurumların ele geçirilmesi ve nihai savaşın verilmesi noktasında yönetti.
6 Kasım gecesi şiddetli çatışmalar yaşandı. 7 Kasım’da Kızıl Muhafızlar ve devrimci birlikler garları, postaneyi, telgrafhaneyi, bakanlıkları ve devlet bankasını işgal edip, ön parlamentoyu dağıttılar. 7 Kasım’da Bolşeviklerin ‘Rusya Yurttaşlarına’ çağrısı yayınlandı. Bu çağrıda; burjuva Geçici Hükümetin devrildiği ve devlet iktidarının Sovyetlerin eline geçtiği yazıyordu. Devrimci işçiler ve askerler Kışlık Sarayı ele geçirip, Geçici Hükümeti tutukladılar.
Silahlı ayaklanma Petrograt’ta başarıya ulaştı ve aynı gece 2.Sovyet Kongresi başkentte iktidarın ele geçirildiği sırada toplandı. Moskava’da da birkaç gün içinde tüm iktidar Sovyetlerin eline geçti. Petersburg’dan farklı olarak Moskova’da daha şiddetli çatışmalar yaşandı. Ancak sonuç değişmedi. 2.Sovyet kongresinde çoğunluk olan Bolşevikler tüm iktidarın Sovyetlerin eline geçtiğini tüm dünyaya ilan etti. Rusya işçi sınıfı ve ezilen halklarının zaferi, emperyalist savaşı noktalayacak gelişmesiyle tüm dünya proletaryasına umut olurken emperyalist devletler üzerine de kendi işçi sınıflarının ayaklanma korkusunu saldı.
Ekim devriminin gelişmesinde katalizör görevi gören 1.EDPS olmuştur. Çelişkiler derinleşmiş, işçi sınıfı ve ezilenler arasında burjuva iktidarların savaş ve kar hırslarına karşı örgütlenmeler artmıştır. En önemlisi de bu örgütlenmeyi devrimci bir eyleme dönüştürecek olan Bolşevikler 1905’den 1917’ye kadar ilerleyen baskı ve terör sürecini devrimci hazırlıklıları tamamlama ve gelişecek isyan dalgasına öncülük etmek için örgütlenme temelinde doğru değerlendirmişlerdir. Ekim Devrim’in son 3 gününe yansıyan tüm ayaklanma ve şiddet, iktidarı hedefleyen yönelim arkasında 10 yıldan fazla bir mücadele hazırlığını ve bir yüzyıldan daha fazladır süren sınıf savaşımları tarihinden aldığı bilinci taşımaktadır.
Bugün, Ekim Devrim’i ışığında Türkiye devrimci hareketi içinde silahlı hazırlıklarını yapan devrimci partiler, arkalarında büyük bir sınıf savaşımı tarihi vardır. Ekim Devrim’inin 107.yıl dönümünde dünya 3.Emperyalist paylaşım savaşı konjonktüründen doğacak devrimci fırsatlara gebedir. Emperyalizme ve AKP-MHP faşizmine karşı bu savaş konjonktürünü işçi sınıfı ve ezilen halkların ayaklanmasına dönüştürmek, silahlı milis ve müfrezeleri örgütlemek, zafer kazanabilmek için hiç kuşkusuz Ekim devrimi hazırlıklarından daha fazlasını gerektirecektir.
Kaynaklar:
Proleter Devrimin Askeri Programı- Lenin
Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi – Lenin
- Jülyen takvime göre 25 Ekim 1917, Miladi takvime göre 7 Kasım 1917’yi göstermektedir.