Doğa - Ekoloji

Lice’de maden projesine tepki: Geçit vermeyeceğiz

Diyarbakır Lice’de hayata geçirilmek istenen maden projesine karşı yapılan mitingde “Madene geçit vermeyeceğiz” mesajı verildi

Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı kırsal Zengesor, Heşeder, Mizag, Peçar, Bayırlı ve Şaxur mahallelerini kapsayan bölgede bakır madeni kurulması planlanıyor. Dimin Madencilik tarafından başvurusu yapılan proje için 2020 yılında “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” raporu verildi. Konyalı şirket, bu raporun ardından bölgede sondaj çalışmalarına başladı. Mahalle sakinleri, madenin yapılmasını istemeyerek kitlesel bir eylem düzenledi ve projeyi protesto etti.

Lice Doğa Savunma Kolektifi’nin öncülüğünde düzenlenen eyleme, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Serhat Eren, Amed Ekoloji Derneği, Amed Ziraat Mühendisleri Odası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), sivil toplum örgütleri ve bölge sakinleri katıldı.

Miting öncesinde mahalle sakinleri toplanma alanında bir araya gelirken, askerler zırhlı ve sivil araçlarla mahalleye girerek gözdağı vermeye çalıştı.

‘Maden çalışması doğa talanıdır’

Amed Ziraat Mühendisleri Odası adına konuşan Abdussamed Ucaman, maden projesinin bir doğa talanı olduğunu belirtti. Abdulssamed, “ÇED raporunu incelediğimizde, raporun usulüne uygun hazırlanmadığını görüyoruz. Biz de kentteki sivil toplum örgütleri olarak bu projeyi durdurmak için gerekli girişimlerde bulunacağız. Yerleşim alanlarına yakın bölgelerde yapılan bu çalışmalar, halkı bu topraklarda barınamayacak hale getirmektedir. Bu nedenle Ziraat Mühendisleri Odası olarak bu konunun takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz” dedi.

‘İktidar şirketlerin yanında yer alıyor’

Lice’nin sömürgeci bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu belirten DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren, “Bu projelerle sadece topraklarımız paramparça edilmiyor, halkımız da açlık ve yoksullukla karşı karşıya bırakılıyor. Yüzyıllardır geçim kaynaklarımız olan hayvancılığa, arıcılığa ve tarıma yönelik bir saldırı var. Halkımızı bu topraklardan göç ettirerek büyük kentlere göndermek istiyorlar ve orada halkımızın toprakları, tarihi, kültürü ve diliyle bağını koparmayı hedefliyorlar. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Bu madenler karşısında sonuna kadar direneceğiz. İktidar halkın karşısına askeri çıkararak, birkaç şirketi zengin etme peşinde. İktidar bugüne kadar halkın değil, hep şirketlerin yanında yer aldı” diye konuştu.

‘Halkın vergisiyle alınan silahlar halka çevriliyor’

Serhat sözlerine şöyle devam etti: “Karşımızda zulümkar bir iktidar var, ancak biz de yüzyıllardır direnmiş ve asla boyun eğmemiş bir halkız. Bu mesele bizim için yalnızca bir çevre mücadelesi değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesidir. Halkın vergileriyle alınan bu silahlar halka çevrilemez. Kadınlara karşı kullanılamaz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Son olarak, Pasûr’un, Lice’nin dağlarından Dersim vadilerine, Cudi tepelerine kadar direneceğiz. Hiç kimse doğamızı, ağaçlarımızı, ormanlarımızı ve tarım alanlarımızı mahvedemez. Bu halkın mücadelesi aynı zamanda bir özgürlük mücadelesidir ve biz bu mücadeleye sonuna kadar sahip çıkacağız.”

‘Sularımızı bize satıyorlar’

Ekoloji Derneği üyesi Zeki Kanay, dünyanın ömrünün 4 milyon yıl, bu coğrafyanın ise 10 milyon yıl olduğunu belirterek, “Amerika kıtası 10 milyon yıl önce bu tarafa çarptı. Batlamyus 2 bin yıl önce çizdiği haritalarda bu dağları Kürdistan olarak adlandırdı. Bu dağlar milyonlarca yıldır burada var ve ormanlarını yaşattı. İnsanlık da 2 milyon yıldır burada yaşıyor. Milyonlarca yılda oluşturduğumuz doğayı, zalimler 10 günde yok etmek istiyor. Mezopotamya, tahılların yetiştiği ve dünyaya yayıldığı bir coğrafya. Şimdi neden domatesimiz, tahılımız yok diye soruyoruz. Çaylarımız bile özgür akmıyor çünkü bütün akan suların üzerine barajlar kuruldu. Dicle ve Fırat nehirleri artık akmıyor, evlerimiz su altında bırakılıyor ve ardından o suları bize parayla satıyorlar” dedi.

‘700 hektarlık orman alanı’

Son olarak Amed Barosu Çevre ve Kent Komisyonu adına konuşan Avukat Ahmet İnan, maden faaliyetinin büyük bölümünün, bölge halkı ve yaşam için kritik öneme sahip su kaynaklarını barındıran yoğun orman alanını kapsadığını söyledi. Bir kısmının ise köylerin ortak mera ve arıcılık alanı olduğunu belirtti. “Bölgenin temel geçim kaynağı hayvancılık ve arıcılıktır. ÇED raporunda da belirtildiği üzere, maden faaliyetlerine açılan alan 700 hektarlık orman alanıdır” dedi.

Bölgenin zengin biyoçeşitliliğe ev sahipliği yaptığını belirten Ahmet, “İklim kriziyle birlikte yaşam hakkımızın tehlikeye girdiği bir süreçte, temiz hava, sağlıklı gıda ve su kaynaklarının ağır madencilik faaliyetleriyle talan edilmesi kabul edilemez” diye konuştu.

‘Maden çalışmalarına geçit vermeyeceğiz’

Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler ve yayınladığı iç genelgelere de değinen Ahmet, “Türkiye, orman ve su kaynaklarını koruyacağını ülke politikası olarak belirlemiştir. Ancak uygulamada, nerede el değmemiş su havzaları ve ormanlar varsa, bu alanlar rant uğruna yok edilmektedir” ifadelerini kullandı.

Ahmet, maden çalışmalarına izin vermeyeceklerini vurgulayarak, bu faaliyetleri saldırı olarak değerlendirdi. Ahmet, “Yaşam alanlarımıza yapılan tahribatlar, halkımızın eko-sosyolojik yapısına ve değerlerine bir saldırıdır. Diyarbakır Barosu olarak açıkça belirtiyoruz: Halkımızın ve doğanın haklarını gasp edecek hiçbir projeye geçit vermeyeceğiz” dedi.

Kaynak: JinNews

Paylaşın