İsrail’in Lübnan’a yönelik önleyici hava saldırıları düzenlediği pazar sabahı dünyaya duyuruldu. İsrail Silahlı Kuvvetleri sözcüsü, saldırıların nedeninin Hizbullah’ın İsrail hedeflerine yönelik üç yüzden fazla roket ve drone ateşlemesi olduğunu söyledi. Hizbullah adına yapılan açıklamada, savaşçılarının “Büyük Komutan Fuad Şükür’e düzenlenen suikasta misilleme çerçevesinde, Siyonist rejimin (İsrail) derinliklerine ve daha sonra açıklanacak olan bir İsrail askeri hedefine doğru çok sayıda insansız hava aracıyla (İHA) hava saldırısı başlattığı bildirildi. Fuad Şükür suikastına yanıt verilmesi epeydir bekleniyordu.
Bu gelişmeler hakkında Pentagon’dan yapılan açıklamada, “iki uçak gemisi grubu ve bir saldırı denizaltısının İsrail’i korumak amacıyla İsrail’e çok yakın noktalara yerleştirildiği” ifade edildi. Tırmanışın boyutlarını ABD’nin büyük askeri yığınağından görmek mümkün.
İsrail’in savaşı genişletme ve büyütme hamleleri bir süredir tırmanıyor ve bu konuda İsrail’de ciddi anlaşmazlıklar söz konusu. Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert Haaretz gazetesine yazdığı bir yazıda son gelişmeleri değerlendirdi. Savaşın genişleyerek yayılmasının “Hamas ve Hizbullah’ın yanı sıra Husiler ve Suriye ile Irak’taki İranlı milisler gibi diğer örgütlerle de topyekûn savaş ihtimalini arttıracaktır.” diyen Olmert, böylesi bir gelişmenin İsrail için yaşamsal tehlikeler yaratacağını ifade ediyor.
İsrail’de iç çelişkilerin ulaşmış olduğu noktayı Olmert’in iki İsrail hükümet kabinesi üyesi için yazdıklarından görmek mümkün. Olmert “Netanyahu ortakları terör suçluları Itamar-Ben Gvir ve ‘Gazze yıldızcısı’ Bezalel Smotrich ile birlikte İsrail’i bir uçuruma sürüklüyor.” diyor. Eski İsrail başbakanına göre, şu anda İsrail’i “terör suçluları” yönetiyor. Olmert bu düşüncesinde yalnız değil. İsrail’in İç Güvenlik Servisi Shin Bet’in başkanı Ronen Bar’ın başbakana, kabine üyelerine ve başsavcıya gönderdiği ve Yahudi terörünün devletin varlığına yönelik bir tehlike olduğu uyarısında bulunduğu mektup yankı uyandırdı.
İç Güvenlik Servisinin başkanı, yerleşimcilerin Filistin halkına yönelik saldırganlığını “Yahudi terörü” şeklinde ifade ediyor ve yerleşimci faşistlerin saldırganlığının gerisinde büyük ölçüde ismi geçen iki bakanın gölgesi bulunuyor. Shin Bet başkanı mektubunda, “Normal bir ülkede olsa, doğru olanı yapmakta tereddüt etmezlerdi. Radikal sağı hükümetten uzaklaştırır ve güvenlik güçlerine Yahudi terörüne Filistin terörüne gösterdikleri ciddiyetle yaklaşmaları talimatını verirlerdi.” diyor ama burası İsrail ve doğru olanın ne olduğunu yerleşimci faşistler kuşaklardır biliyor ve uyguluyor.
Shin Bet başkanı, “Yahudi terörü” ifadesiyle ne demek istediğini şöyle açıklıyor: “Odaklanmış gizli faaliyetlerden geniş, açık faaliyetlere. Çakmak kullanmaktan savaş silahları kullanmaya. Bazen devlet tarafından yasal olarak dağıtılan silahlar kullanılıyor.” Yerleşimci faşistlerin Filistin halkına İsrail devletinin dağıttığı silahlarla saldırdığını ülkenin İç Güvenlik Servisi başkanı ifade ediyor. Shin Bet başkanı yaşanan gelişmelere devletin uzun vadeli güvenliği açısından bakıyor ve “Yahudi terörü İsrail’i yıkacaktır. Tepedeki gençlik fenomeni uzun zamandır Filistinlilere karşı şiddet uygulamak için bir platform haline geldi” diyor.
Shin Bet başkanını kaygılandıran unsur, giderek yoğunlaşan faşist terörün Filistin gençliğinin mücadele çizgisine yeni bir ivme kazandırması ve büyütmesidir. Tıpkı Olmert’in savaşın genişleme ve büyümesinin yaratacağı ortamdan İsrail adına kaygı duyması gibi, Shin Bet başkanı da kaygılıdır. Shin Bet başkanı bu mektubu muhataplarına ulaştırdıktan sonra, bir kabine toplantısına katılmış. Bakan Ben-Gvir toplantıda Shin Bet başkanının istifasını istemiş. Kabinenin diğer üyeleri bu isteği kabul etmemiş. Bunun üzerine Ben-Gvir toplantıyı terk etmiş.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Lübnan’a başlattıkları “önleyici saldırı” ve Hizbullah’ın da komutanlarından Fuad Şükür’ün suikastına misilleme başlatmasının ardından İsrail’de 48 saat olağanüstü hal ilan edildiğini duyurdu. Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Gallant’ın “iç cephedeki durum” nedeniyle olağanüstü hal ilan ettiği belirtildi. Hizbullah ile yaşanan son çatışmalar nedeniyle Tel Aviv’in yanı sıra İsrail’in kuzeyindeki bölgelerde de bazı kısıtlamalara gidildi. Bu kapsamda açık alanlarda 30, kapalı alanlarda ise 300’den fazla kişiyi aşacak toplantılar yasaklandı. Bazı plajlar kapatıldı.
İsrail’in Hizbullah’a yönelik önleyici saldırısının ardından Netanyahu’nun partisi Likud’dan bakan ve milletvekillerine medyaya röportaj vermemeleri söylendi. Haaretz’e konuşan parti kaynakları bu talimatın nedeninin kendilerine açıklanmadığını belirtirken, bazıları Başbakan Netanyahu’nun Lübnan’a yönelik saldırıların artması yönündeki çağrılardan kaçınmak istediğini düşünüyor. Likud MK Tali Gottlieb Haaretz’e yaptığı açıklamada “bu tür hayal ürünü direktifleri” kabul etmediğini söyledi.
Yaşanan gelişmeler üzerine kaleme sarılanlardan biri de İsrail Ordusunda önemli sorumluluklar almış Tümgeneral Yitzhak Brik’di. Zırhlı Birlikler’de tugay, tümen ve birlik komutanı olarak görev yapmış ve İsrail Silahlı Kuvvetleri askeri kolejlerinin komutanlığını yürütmüş Brik’de savaşın genişlemesi ve büyümesinden çok kaygılı.
Brik başbakan Netanyahu için, “İnsanlığını, temel ahlakını, normlarını, değerlerini ve İsrail’in güvenliğine yönelik sorumluluğunu kaybetmiştir. Ülkeyi ancak onu ve yandaşlarını mümkün olan en kısa sürede değiştirmek kurtarabilir. İsrail varoluşsal bir dönemece girmiştir ve yakında geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşabilir.” tespitlerini yapıyor.
Brik’e göre, “Ülke gerçekten de bir uçurumun kenarına doğru dört nala koşuyor. Hamas ve Hizbullah’a karşı yürütülen yıpratma savaşı devam ederse İsrail en fazla bir yıl içinde çökecek. Batı Şeria’da ve ülke içinde terör saldırıları yoğunlaşıyor, yedek ordu tekrarlanan muharip asker seferberliklerinin ardından zayıflıyor ve ekonomi çöküyor. İsrail aynı zamanda ekonomik boykotlara ve silah sevkiyatı ambargosuna yol açan bir parya devlet haline geldi. Aynı zamanda toplumsal direncimizi de kaybediyoruz, zira ulusun farklı kesimleri arasında giderek artan nefret, İsrail’i içeriden tutuşturmak ve yıkıma sürüklemekle tehdit ediyor.”
İsrailli askerin yazdıkları herhalde İsrail’i korumak için konuşlanan Amerikan savaş gemilerinin, füzelerinin geliş nedenlerini aydınlatmaktadır. Brik İsrail hükümetinin Gazze savaşıyla ilgili açıklamalarının büyük ölçüde yalanlara dayalı olduğunu belirtiyor ve İsrail Savunma Bakanı Gallant’ın Knesset Dış İlişkiler ve Savunma komitesinde Gazze’de topyekûn zafer kavramının “saçmalık” olduğunu ilan etmesine işaret ediyor. Gallant’ın eski açıklamalarından örnekler veren Brik, Gallant’ın Gazze Şehri’nin işgalinden sonra, İsrail’in şehri ve tünelleri tamamen kontrol ettiğini ve kısa süre içinde Hamas’ın teslim olacağını söylediğini ama bunların hiç birinin gerçekleşmediğini vurguluyor. Gallant’ın Han Yunus’un işgalinden sonra ise Hamas lideri Yahya Sinvar’ın tünellerde tek başına koştuğunu, adamlarının kontrolünü kaybettiğini ve birkaç gün içinde yakalanacağını iddia ettiğini ancak bunların da gerçekleşmediğini, Sinvar’ın Mısır’daki müzakerelerde başvurulan son merci olmaya devam ettiğini belirtiyor.
İsrail’in Gazze’deki esas faaliyetinin sivil Filistinlileri öldürmekten ibaret olduğu İsrail Ordusu komutanı tarafından böyle kabul ediliyor. İsrail yönetici seçkinleri arasında yükselmekte olan kaygılara da bu gerçekler üzerinden bakmak gerekiyor. ABD savaş aygıtını İsrail sahiline yerleştiren de aynı kaygılardır. İsrail’in geniş kapsamlı bir savaşı ABD ve Avrupalı emperyalistlerin katılımı olmaksızın yürütmesinin mümkün olmadığı gözler önüne serilmiştir. Netanyahu savaşı büyüterek doğrudan bu güçleri savaşa çekmeye çalışıyor, O İsrail’in yeni kazanımlar elde etmesinin ve mevcut kazanımlarını koruyabilmesinin temel koşulunun daha büyük bir savaş ve emperyalistlerin doğrudan katılımı olduğunu çok iyi biliyor. Tümüyle bu noktaya odaklanan Netanyahu’nun hangi yeni kartları açacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.